Türkiye’de Ekonomiyi Düzeltecek Çözüm Doğal İktisat Döngüsü Nedir

Türkiye'de Ekonomiyi Düzeltecek Çözüm Doğal İktisat Döngüsü Nedir

Türkiye’de Ekonomiyi Düzeltecek Çözüm Doğal İktisat Döngüsü Nedir

İçinde bulunduğumuz sistem, faize dayalı bir sistemdir. Sistemin kendisi yapısı gereği faizi üretmektedir. Bu sistemi sorgulayıp değiştirmeden faizle mücadele etmek ekonomiyi düzeltmek mümkün değildir. Türkiye’nin ekonomik mekanizması borca dayalı para sistemi olarak çalışıyor.

Mevcut ekonomik sistemin ne olduğunu anlamadan faiz anlanamaz ve faiz ile mücadele edilemez.

2008 yılındaki küresel finans krizi ile mevcut ekonomik sistem çökmüştür. Sistem, faizden dolayı çökmüştür. Faizin ne büyük bir bela olduğunu neredeyse bilmeyen yoktur.

Küresel elitlerin, şimdilik kullandıkları iki araçtan birincisi borç transferi, ikincisi de katılım bankacılığıdır.

2008 Küresel Finans Krizi ve akabinde gelen pandemi ise tüm dünya ekonomisini dijital bir ayrışmaya soktu. “Dijitalleşmede geri kalırsak kaybederiz” türü bir propagandanın da aynı zamanda yoğun tesiri altındayız.

Açıkça söylemek gerekirse, krizleri okuyup gereken tedbirleri alma konusunda oldukça ağır hareket eden bir milletiz. Bu konudaki milli refleksimizi, “du bi bakalım” kavramı ile özetleyebiliriz. Krizleri yaşarken de kriz sonrasında da konuyu makul bir şekilde müzakere etmekten uzağız.

Borç transferi, küresel elitlerin faizlerini ödemede zorluk çektikleri fonlarını Batılı ülkelerden alıp gelişmekte olan ülkelere daha yüksek faizlerle transfer etmeleri operasyonudur.

Batıda yüzde 2 ile bekletilen 100 milyon dolar, Türkiye’ye yüzde 14 oranla transfer edilirse, hem batıdaki yükümlülükleri karşılanmış olur hem de en az yüzde 10 faiz kârı olur. Örneğin, bu şekilde Türkiye’ye gelen sindikasyon kredilerinin neredeyse tamamı böyledir ve bu fonların en büyük müşterisi devlettir. Devlet, aldığı borçların faiz ödemelerini zamana yayarak, vatandaşlarının tamamından aldığı vergilerle ödemeye çalışmaktadır. Halihazırda devlet bu şekilde milleti 2045 yılına kadar borçlandırmıştır.

Yani halk, idarecilerin kendilerine sormadan aldıkları borçları faizleriyle birlikte geri ödemek mecburiyetinde bırakılmaktadır.

Küresel finans elitlerinin ürettiği ikinci araç ise katılım bankacılığıdır. Batı bankacılık mekanizması açısından katılım bankacılığı ile diğer bankacılık işlevleri arasında hiçbir fark yoktur. Küresel finans elitler açısından, bu araç özellikle İslam dünyası için paha biçilmez bir araçtır. İslam dünyasının küresel finans kapitale tam teslimiyetini gerçekleştirmek için kullanılmaktadır.

Sn. Cumhurbaşkanımızın faiz sorgulaması sistem sorgulamasına dönüşmeli ve sistem temelden yeniden yapılandırılmalıdır. Bu yeniden yapılandırmanın bir dönüşüm süreci olarak kurgulanması da mümkündür.

Mevcut küresel finans sistemi çökmüştür. Bu sistemin DB, IMF, BIS, FED, ECB, rating kuruluşları ve hatta BM gibi en önemli aktörleri kendilerini ayakta tutmak için borç transferi yapmaya çalışmaktadır.

Mevcut borca dayalı para sistemi lağvedilip yerine taban ekonomisini yerleştirecek adil bir sistem kurulmadığı müddetçe daha çok gitgeller yaşanır. Sonra, küresel elitlerin kurguladıkları alt sistemlere entegre oluruz. Önemli olan bu işin sistem boyutunu yakalayabilmektir. Çünkü parayı üreten sistemin ta kendisidir ve faiz sistemdedir sistemiktir.

Türkiye’de Dolar ve Avro artacak. Mevcut sistem içerisinde siz borç ödeyeceksiniz. Bu kadar yüksek borçlar ödüyorsunuz. Borcu borçla çeviriyorsun. Sizin ödemeler için dolara ihtiyacınız var. Doları 12 liralarda görmek lazım. Birçok revizyon yapan insanlar bunu şuan itibariyle minimum 12 lira ve üzeri görüyor. Karşılıklı bir mücadele var. Bir yerden bir şeyler buluyorsunuz, artışı geciktirebiliyorsunuz. Salarsanız çok daha çabuk çıkıyor. Direnirseniz imkânlar araştırıyorsunuz. Yaptığınız şey sadece bu kötü gidişatı yavaşlatmaktan ibaret oluyor. Mücadelede yol değiştirilmedi. Salgınla birlikte kim kazanıyor? Zincir market sahipleri, büyük holding sahipleri yani büyük parası olanlar kazanıyor. Orta direk yok oluyor. Bakkal, manav, esnaf, sanatkâr çöküyor. Bu ekonomi, sosyolojiyi değiştiriyor.

Hiçbir şey yokmuş gibi yola devam edemeyiz. Herkesin hakkını koruyacak ve refahın yeniden bölüşümünü temin edecek yeni bir politika belirlemek zorundayız.

Umarım daha çok geç kalarak kurtuluş maliyetlerimizi daha da artırmayız.

Kaynak: www.metegundogan.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir